Günümüzün internet çağında, pek çok şirkette bu gücü kullanarak internet üzerinden verdikleri reklamalara daha çok bütçe ayırmaya başladı. Sosyal medyanın ve internet dünyasının artan gücüyle birlikte de markalar adeta bir sosyal medya savaşı içerisine girdiler.
Markaların bu çabaları ise bazı durumlarda olumlu sonuçlar doğururken bazı durumlarda ise ters bir tepki yaratabiliyor. Araştırmacılar, markaların bu aksiyonlarının hangi durumlarda ters bir tepkiye dönüştüğünü ve marka değerlerini nasıl etkilediğine dair incelemelerini paylaştı.
Ahlaki değerler ve sosyal sorumsuzluk, marka değerlerini büyük ölçüde etkiliyor
İsfahan’daki Shahid Ashrafi Esfahani Üniversitesi’nden bir grup aratırmacı, sosyal medya kullanıcılarının bir ürünü almadan önce dikkat ettikleri konular ve markaların satış politikalarında izlemeleri gereken yolları araştırdı. Markalar yeni bir ürün çıkardığında, bu ürünün viral hale gelmesinin olumlu veya olumsuz pek çok sebebi olabilir. Ürünün internet ortamında ağızdan ağıza yayılarak satışlarının düşmesi veya artmasının pek çok sebebi olabilir. Eskiden markaların büyük bir çoğunluğu “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” düşüncesiyle hareket ediyor olsa da günümüzde bu durum pek de öyle değil.
Günümüzün internet çağında, çok sayıda tüketicinin ‘marka takıntısı’ olduğu bir gerçek. Ancak bu markalar sosyal medyanın gücüyle bazı durumlarda büyük bir linç kampanyasının kurbanı da olabiliyor. Araştırmalara göre, markaların kötülenmesinin en büyük sebepleri arasında sosyal sorumsuzluk ve ahlaki değerlere aykırı tutumlar yatıyor. Markaların, toplumda olumsuz bir etki yaratabilecek reklam kampanyaları veya kullandıkları malzemeler, bu olumsuzlukların en başında geliyor. Aynı zamanda tüketicinin etik, ahlaki değerlerine aykırı tutumların da marka değerlerine olumsuz etkileri olabiliyor. Bu sebeple araştırmacılar, markaların kar elde etmeye yönelik davranışları bir kenarıya bırakarak ahlaki ve etik kurallara uygun hareket etmesi gerektiğini belirtiyor.